Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Cihan Işıkhan ile Bandırma ve "Yayıncılıkta Ses Teknolojisi ve Mikrofonlar" adlı kitabı hakkında söyleştik.
*
"Yayıncılıkta Ses Teknolojisi ve
Mikrofonlar" adlı kitabınızdan söz etmeye başlamadan önce biraz kendinizi
tanıtır mısınız?
1974 yılında Almanya Stuttgart
yakınlarındaki Mutlangen kasabasında doğdum. Ancak ilk, orta ve lise yıllarım
Bandırma’da geçti. Müzikle, teknolojiyle ve hatta yayıncılıkla Bandırma’da
tanıştım. Bunda hocam Serhat Akyol’un katkı ve desteği büyük olmuştur.
Ardından, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri
Bölümü Müzik Teknolojisi Anabilimdalı’nda başlayan yüksek öğrenim sürecimi 2006
yılında doktorayla tamamladım. 2010 yılında doçent, 2015 yılında profesör oldum.
Halen, mezunu olduğum birimde çalışmalarımı profesör kadrosunda sürdürmekteyim.
Öğrenim hayatım ve sonrasında müzik,
teknoloji ve yayıncılıkla ilgili çok sayıda uygulama ve akademik yayın yapma
fırsatı buldum. Bunlardan 2005 yılında Irvine ve 2008’de Selanik’de sunduğum
bildirilerim halen yoğun atıf almakta. Bu çalışmalar, disiplinler arası olması
nedeniyle benim de çok değerli bulduğum çalışmalar. Diğer taraftan yayınlarımın
bir kısmı müzik teknolojisinin spesifik konularıyla ilgili oldu hep. Surround
sistemler, MIDI altyapı düzenleme çalışmaları vs. hep müzik teknolojisi
çerçevesinde sunduğum çalışmalar oldu.
*
Kitabınızın önsözünde ilk müzik eğitiminizi
Bandırma'da Selen Doğaç Müzik Okulu'nun değerli hocası Serhat Akyol'dan
aldığınızı yazmışsınız. O yılları ve Bandırma'yı biraz anlatır mısınız?
Bandırma’da o zamanlar çok fonksiyonlu müzik
derslerinin verildiği tek kurumdu Selen Doğaç. Çalgı derslerinin yanında
armoni, solfej, orkestra ve hatta bilgisayarla müzik altyapı düzenleme
derslerinin verildiği bir dershaneydi. Bugün halen Emrah Öktem’le birlikte
Rapsodi adıyla aynı mekanda faaliyetini sürdüren bir dershane bu aslında. Ancak
geçmişte, yani benim eğitim aldığım 80’li yılların sonunda Bandırma’da tekti. O
yıllar, bildiğiniz gibi, TRT tekelinden çıkan yayıncılığın özel sektörle birlikte
hızla yayıldığı yıllardı. Bundan Bandırma da etkilendi tabi. Ertaç Abi’yle
Radyo Bester’lerin, Yücel ve Sami Abi’lerle Marmara TV’nin Bandırma’da yayın
hayatına başladığı yıllar. Birkaç radyo daha vardı şimdi tam adını
hatırlayamıyorum. Bu yoğunluk, elbette, dershane öğrenci ve çalışanlarına da
olumlu yansıyordu. Çünkü reklamlar, programlar, tanıtımlar vs. için müzik
şarttı ve tek dershane Selen Doğaç, bu amaçlar için kaynak sağlıyordu. Böyle
bir ortamda müzik eğitimi aldım ben. Bunların yanında Erdek’teki çeşitli
dinlenme tesislerinde ve Bandırma’daki eğlence yerleri veya Öğretmen Evi’nde
her türlü müzik eğlence faaliyetlerinde bulunma şansım oldu. Buralarda klavye
çalıyor, altyapı yapma, kendi müziğimi yaratma şansım oluyordu hep. Tüm bunlar
aslında gösteriyor ki o yıllardaki kısıtlı imkanlardan çok sayıda alternatif
çalışma alanı yaratıyorduk kendimize. İşte bunda Selen Doğaç Müzik Evi’nin
büyük katkısı oluyordu şüphesiz...
* Adından da anlaşılacağı üzere, kitabınız teknik
bir konuyu içeriyor. Bu kitap kimlere hitap ediyor, kimler bu kitabı okumalı?
Aslında kitap doğrudan RTS, yani İletişim
Fakültelerinde öğrenim gören Radyo-Televizyon-Sinema bölümü öğrencilerine
yönelik hazırlandı. Çünkü ben bu kitap için Ege Üniversitesi’nin aynı adlı biriminde yayıncılık dersine başlamıştım.
Yaklaşık 5 yıl süren derslerde tüm RTS öğrencileri benim için bir laboratuvar
oldu. Mesleği RTS olacak bir aday kısaca “ses” dendiğinde neyi amaçlıyordu,
neye ihtiyacı vardı, ne istiyordu? Hep bu sorularla kitabı hazırladım. Tabi
diğer taraftan mesleki disiplin gereği ses teknolojisinin temel fonksiyonları
da devredeydi. Yani fizik ve matematikten donanım ve yazılımlara tüm ses
teknolojisi dünyası. Her ikisini bu kitapta sunmaya çalıştım. Aslında bu durumu
şöyle özetleyebilirim: Bir RTS çalışanı hemen yanındaki partneri ses
operatörünün ne yaptığının farkına varsın. Gerektiğinde ona bilinçli bir
şekilde müdahale etsin. Hatta, onsuz kaldığında kendi çalışmasını yürütebilsin.
Bu kitabı yazarken aklımdan geçen hep bu olmuştur aslında.
Ancak okuyucular, kitabın adını gördüklerinde
karışık, karmakarışık bir içerikle karşılaşacaklarını, kitabın tamamen mesleki
ve teknik bilgilerle dolu olduğunu düşünebilirler. Elbette bunun tamamen yanlış
olduğunu söyleyemem ama durum hiç de öyle göründüğü gibi değil aslında. Ben tam
bir konuşma diliyle aktarmaya çalıştım tüm bilgileri. Kitabı okuyacak olanların
yalnızca aynı meslek grubundan değil, çok çeşitli alanlardan olabileceğini
düşledim hep.
Böyle bir kitabın alanıyla ilgili boşluğu doldurduğuna inanıyor musunuz?
Hem evet hem hayır. Evet, çünkü bu kitap Türkiye’de bir ilk. Konusuyla, içeriğiyle, alana bakışı ve anlatım diliyle ilk ve tek. Ancak hayır, çünkü müzik teknolojisi öyle bir alan ki ne yaparsanız yapın her yayın ve çalışma ancak bütünü oluşturan bir değer taşıyor. Her çalışma için boşluk doldurma lafı çok iddialı olur bu nedenle....
*
Dokuz Eylül Üniversitesi Müzik Teknolojisi
Anabilim Dalı'nda öğretim üyesisiniz. Özellikle üniversiteye hazırlanan gençler
için okulunuzu tanıtır mısınız? Müzikle ilgilenen gençleri sizin okulunuzda
neler bekler?
Okulumuzda müzik yoktur. Böyle bir cümleyle
başlamak istedim hemen. Kulağa ters geliyor ama bu gerçekten böyle. Genelde
beklenen, müzikle ilgili lisans eğitimi veren kurumlarda sürekli müzik yapmak
oluyor hep. Ülkemizdeki diğer müzik teknolojisi lisans eğitimi veren kurumlarda
da durum bu maalesef. Ancak, işin özünde, müzik yapmak öğretisi öğrencinin
bireysel çabasıyla ilgili bizim gibi spesifik alanlarda. Bizim bölümün en
önemli özelliği, müzik yapmaktan daha önemli olduğunu düşündüğü bölümün gerçek
amacına eğilmesi. Müzik bilimciler için müziğin bilimsel öğretisi, teknoloji
için teknolojik öğreti. Hepsi bu. Tabi bunlar için iyi bir müzik kulağı şart.
Devamlılık da önemli. Yani var olan yeteneğin devam ettirilmesi. Bunlar da az
ama öz sayıda müzik dersini zorunlu kılıyor, hepsi bu.
Çalıştığım birim olan müzik teknolojisi
anabilimdalı ise Türkiye’de ilk. Bununla ilgili çeşitli makalelerim mevcut. Bu
ve diğer makalelerime kişisel sayfamdan ulaşabilirsiniz. (http://kisi.deu.edu.tr/cihan.isikhan).
Yaklaşık 28 yıllık geçmişiyle ilk olmanın verdiği bir tecrübeye sahip bizim
anabilimdalı. İşte bu neden bile, anabilimdalımızı çok özel kılıyor.
Dolayısıyla birimimizi düşünen bir aday, öncelikle müziğin teknolojik yönüne
ilgi göstermeli. Bugün artık hemen herkesin evinde bir bilgisayar ve bir müzik
klavyesi var. Bunun ötesine geçmeli aday. Tabi maddi olanaklar çerçevesinde
göstermeli bu ilgisini. Ancak işin aslı maalesef böyle...
Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder